Drop Down MenusCSS Drop Down MenuPure CSS Dropdown Menu




ayın dilekleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ayın dilekleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

1 Aralık 2015 Salı

Ayın Dilekleri: Aralık

Aralık ayını, sevdiğim insanların doğum günleri olması sebebiyle çok severim.
"Ayın dilekleri"ni kasım ayında atlamışım, sanırım o ara hastaydık.
Aralık ayı için aklımda güzel planlar var, inşallah yapabilirim.
Geçtiğimiz ayları okuyunca kendimde ilerleme ve gelişme gördüm, mutlu oldum.
- Kitaplar konusunda kendimi tamamen serbest bıraktım önceki gibi. Sadece 1 ay (Ekimdi galiba) okuyacaklarımı önceden seçme gibi bir gaflete kapıldım :) Baktım ki kendimi çok kasıyorum ve devamlı başka kitaplar okuyorum, ben de bıraktım bu işi.
Dün okuduğum kitabı (hafta sonu) çok sevdiğimi bugün daha iyi anladım. Bir kitabı çok sevince onu zihnimde yaşamaya devam ediyorum ve ertesi gün yeni kitaba geçemiyorum, bir öncekine haksızlık gibi geliyor, sindirmeyi bekliyorum. (konu kitaplar olunca cidden tuhaf alışkanlıklarım var sanırım, yazınca anladım :)
İdefixten sipariş listeme bakıyorum ve iç geçiriyorum. Hepsi benim olsun istiyorum ama hepsini alsam dahi doymuyorum. Bu, tüm kitap severlerin ortak zaafı galiba: doyumsuzluk. Hazan, aklıma sen geldin yazarken :) (Filiz, kütüphane hamlesi ile sen bu duyguyu biraz törpüledin :)
Kendimi kısıtlamasam da çalışma masamın altındaki minik göze "okuyup, sevip bloga yazısını yazacaklarım" ile "okuyacaklarım" köşesi yaptım. Onlara bakmak bile ayrı bir mutluluk kaynağı :)
Kitaplar hakkında harika 2 şey okudum bugün. İlkinden Aslı sayesinde haberim oldu, fikri çok sevdim ve hemen kayıt oldum. İkincisi de kkk sayesinde duydum, keşke Türkiye'de de olsa dediğimiz bir uygulama. ("Hayal Peşinde"ye çok güzel bir örnek değil mi sence de Züleyha?)
- Bu sonbahar, hayatımda bir ilk olarak etrafıma cidden baktığımı ve doğadaki güzellikleri yakından gördüğümü fark ettim. Bunda bence Feride senin büyük bir katkın var(haberin yok ama :)
Masamdaki son bahar köşesinin son hali de böyle, az önce çektim. (dün çekmiştim, bence bugün daha da güzel) Yasemen, evlat edindiğim arıları sizin oraya getireyim diyorum, ne dersin?
Görseldeki "yapay"lığı bulun adlı dikkat çalışmam :)
"Doğa Arkadaşımın Kutusu" isimli bir etkinlik var sosyal medyada ama ben facebook hesabım olmadığından katılamıyorum. Doğayı pek fazla tanımadığım için de katılamamam iyi olmuş da denebilir :) Ama bu ay yapmak istediğim şeylerden biri de bu, doğa hakkında bilgi sahibi olmak. Bilgi sahibi olmadan fikir üretmeyeyim de :) Bu konuda bana en "basit" seviyede yardımcı olacak kaynak kitap öneriniz var mı? Ağaçlar, yapraklar, çiçekler vs hakkında ben de bir şeyler öğrenmek istiyorum. (Eskiden olsa geç kaldığımı düşünürdüm ama şimdi düşünmüyorum.) Arı larvalarından başlasam fena olmayacak :P
- Aralık ayı için diğer bir yeni başlık da ülkeler :) Lisedeyken en sevdiğim ders Ülkeler Coğrafyası idi, hocamız bizi de bir Uçan Sınıf oyununa katmamıştı ama ben dersten çok keyif alırdım. Şimdi o bilgilerin büyük bir çoğunu unuttum. Hani gün gelir de yurt dışına gezmeye gitmeye karar verirsek, gitmek istediğim ilk yerlerden başlayarak kendime bir ülke profili çıkaracağım. Aklımdaki ilk ülke Macaristan. Kültürü, ne yenir ne içilir, çocuk kütüphaneleri var mıdır(Pal Sokağı nerededir), nereleri gezmek iyi olur, sorularının cevaplarını google amca ve bloglar aracılığıyla toplamayı düşünüyorum. Burada paylaşır mıyım bilmem ama devam ettirebilirsem benim için güzel bir kaynak olacak. Aklımdaki 2. ülke de Hollanda. Tam ben bunları düşünürken karşıma bu site çıktı, belki bir işarettir kim bilir :) Bu konuda Yasemen ve Semi'nin notlarından da faydalanmayı düşünüyorum. Bana önerebileceğiniz başka bloglar var mı?

Görsel, Yasemen'den ama onun bundan haberi yok :P
Geçen ayki hedeflerimden biri olan "kendine bakma" başlığını bu ay doldurmaya devam ettim. Çoğu insanın üşenmediği birçok şeye üşenme potansiyeline sahip biri olduğum için, bu işi devam ettirebileceğime hiç inanmıyordum. 1 ayı geçti ve ben azimle bunu yapıyorsam, ne desem bilmem ki, belki de büyüyorumdur :P
- Eski alışkanlıklardan vazgeçme/yeniliklere açık olma:
Bu başlığı bir adet sahlep için açmış olabilir miyim? Sahlep burada "yeni"nin simgesi olabilir mi? Sahlebi çok severim ancak tatlılığından dolayı baş ağrısını tetiklediği için biraz mesafeliyim kendisine. KKK sayesinde geçen gün içtim yeniden ve kendimi gayet iyi hissettim. Öyle olunca biraz düşündüm. Acaba bunca zaman "sahlep" aslında bana kötü gelmiyor muymuş, diye. Hani belki "eski"de kalanlara el atma ve "yeni"leri hayatıma alma zamanı gelmiştir. Evet, sahlep hala bir "simge" ama tatlı bir "simge" :)

-Yeni yıl dilekleri ve kartları:
İşte geldim en sevdiğim başlığa(kitaptan sonra, doğadan önce). Yeni yıl dileklerimi yazmak için sabırsızlanıyorum. (zannedersin noel babaya yazıyorum bunları :) Ama onca dileğin arasından seçme yapmak da kolay değil hani.
Yeni yıl kartlarını bu sene de kendim hazırlıyorum, karabalık yardımıyla elbette. İçlerine minik sürprizler bile hazırladım. Tamamlamadığım ve kimseye henüz göndermediğim için paylaşmıyorum ki sürpriz kaçmasın :)
- Fotoğraf makinesi: Makinemi evin içerisinde bulmuş olmak bile büyük bir mutluluk kaynağı, hele bir de fotoğraf çekmeye başlasam nasıl hissederim acaba :) (Yasemen sana ve Özlem sana buradan göz attım ;)
13 Aralıkta canım kardeşimin doğum günü var, bir araya gelemeyeceğiz diye üzülüyorum ve Ayça'yı da çook özledim ama ne yapalım, gurbet böyle bir şey :(
Gurbet: Sıradan olan şeylerin, an gelip gözüne toz kaçma etkisi yaratma ihtimali, belki de...


Devamını oku »

7 Kasım 2015 Cumartesi

Hoş Geldin Kasım :)

Sanırım bazen "dağılmak", toplanmak için gerekli olan bir şey.
29 Ekim tatili için aklımdan geçen hemen hiçbir şeyi yapamamış olmama üzülmedim.
Üzülecek vaktim olmadı:)
Meğerse 3 gündür yanan kaloriferden vücudum tir tir titrerken tesadüf eseri haberimiz oldu. Uşak'ın Sesli battaniyelerinin altında kedi gibiydim oysa.
Elif'e "el-ayak-ağız" hastalığının başlangıcı demişti doktor,kreşe göndermedik. Kaç kişiye sordum(doktorlar dahil) bu hastalığın büyüklere geçmediğini söylediler. Ben de buna inandım.
Bir gün uyandığımda yüzümde tam 14 (sayıyla on dört) saçlarımda iki adet sivilce vardı ve acayip kaşınıyordu. (Gregor Samsa gibiydim :) Ellerim ve ayaklarımda kızarıklıklar vardı,yürürken ya da bir şey tuttuğumda acıyordu. Bunların hiçbirini bir araya getiremedim çünkü gripte 4. haftayı bitiriyordum. Tam 4 hafta maşallah burnum aktı ve boğazımın acıması normal-di. Doktora sordum, boğazıma bakınca teşhisi koydu: el-ayak-ağız hastalığı diye. Fener alıp boğazıma baktım ve ahtapotun kolları gibi kabarcıklar gördüm. Iyy çok kötü. O ara hep ertelediğim dişçiye de 2 kere gidip (teknik olarak 3 kez gittim) orada da tatlı bir acı yeyince "Allah'ım bu kadar olsun" dedim :)
Doktor: "uyuşturmadan da yapabilirim"
Ben: "En yüksek doz neyse onu verin."
Ben (iç ses): "Anestezi boşa icat edilmedi herhalde" (Burcu, seni çok andım)
Bir gün kaçamak yaptım bir saatlik boşluğumda itiraf ediyorum. Yanıma defter almayıp, not tutmayıp,yapılacak listesiyle kendimi boğmayıp sadece çay içip tutunamayan amca oğuz atayı okudum. iyi hissettim. (amca tutunamamış, ben niye iyi hissettim bilmiyorum :)
İşin aslı bu hastalık sırasında daha iyi bir şey oldu, ben biraz aydınlandım ve kendim için yepyeni kararlar aldım.
Bunlardan en önemli iki tanesi de: kendine bakma (ruhen ve fiziksel olarak) ve yavaşlama.
"Bunu en son 4 sene önce yapmıştım" dediğim şeyler çok olunca "4 sene önce ne olmuştu?" diye düşündüm. Ve çabucak buldum. Hayatımızda farklı bir yolda yürümek için karar almıştık ancak uygulayamadık (not yet). Peki benim kafam neden hala orada kalmış? Ve ben bunu anlayamamışım. Değişik geldi. Uyanmışım gibi hissettim. Özellikle doğumdan sonra iyice artan beyaz saçlarım tanıdık tanımadık herkesin dilindeydi, kesinlikle kötü görünüyordum. Lakin ben öyle hissetmiyordum. Ve bu baskıların kararımı etkilemesine izin vermek istemedim. Bu hastalık zamanında ise beyaz olan tenim sanırım iyice beyazladı ve aynaya baktığımda kara kaşlarımdan başka sadece çok yorgun gözler görmeye başladım. Buna üzüldüm. Karabalığın dediği şu laf ise çok doğruydu: "Seni hasta gösteren beyaz saçların değildi, kendini bırakmış olmandı..." Doğru.
Ben de kimsenin etkisinde kalmadan saçlarımda bir takım değişiklikler yaptım. Sanırım fena olmadı. 4 sene önceki ruh halimi fark etmiş olmak ve ondan çıkmak bana iyi geldi. Lafı uzatmış olmayayım, kendimle ilgili başka değişiklikler de yaptım :)
İkinci en önemli karar ise, yavaşlamaktı. "Yavaş ebeveynlik" kitabını ilk çıktığında okumuştum, sevmiştim de (Eda, kitap hala sende) ama uygulama şansım pek olmamıştı. Son zamanlarda kitaplar konusunda yaşadığım açlık/saldırma hallerinden sonra bu karar iyi oldu. Ne kadar çatlarsam çatlayayım aynı anda en fazla 2 kitap okuyorum artık. (10 gün önce bu sayı 5ten fazlaydı ve cidden kafam dolmuştu)
İşte tam da bu yüzden gezdiğim sahaflardan sadece çok acayip istediklerimi aldım. Bu sayı da 20'den fazla olmadığına göre başlangıç için fena değilim :) Ankara'da olanlar Karanfil pasajındaki 3 sahafı mutlaka gezsin derim. 1. baba-kız 2. onların bitişiği: özgür 3. onun karşısı prensipli çocuk. 3. çocuğu son gittiğimde dövecektim, beni çok sinir etmişti hatta içimden daha da uğramam buraya demiştim. Ama o kadar gıcık biri ki çocuk kitaplarını dışarı koyuyor ve ben Özgürün dükkanında gezerken gözüm oraya kayıyor ve kitapları seçmeye başlıyorum gözlerimle. Sipariş asla almıyor, ikinci el olduğu için kitaba etiket basmıyor ve başka başka kuralları var. Bu sefer biraz daha muhabbet ederken fark ettim ki dükkanı hakikaten ganimetlerle dolu :)
Aldığım bir diğer karar ise SADELEŞME. Bunun için de zihnimin çöp kovası çalışma masam ile işe başladım. Öncelikle masamın yerini değiştirdim. Duvara bakıyorum artık :) Serra gelse de bana güzel bir çalışma alanı yapsa diye bekliyorum :) Bir de pek yakında inşallah yeni yıl kart yapımına başlıyorum. Sevdiklerime kart göndereceğim, şimdiden başlasam ancak yetişir. Aklımdakiler 60'ı geçiyor çünkü :)
Sarı horozun içindekiler postcrossing kartlarım. Hatta onlara yenileri de eklendi ama onlar başka yazının konusu. Bir de kitaptan bahsedecektim ama konu çok mu dağıldı ne :)
Ekim ayında "okuma listesi" oluşturmuştum ve tabii ki uymadım ona. Bundan sonra "okuduklarım" listesi yazarım aylık, o daha mantıklı.
Bu ayın dilekleri de burada olmuş olsun. Kısacası Hoş geldin kasım.
Senden beklediklerim:
1.kendine bakma konusunda özen ve bunun devamı
2.yavaşlama
3. sadeleşme

Hani neredeyse "iyi ki hasta olmuşum" diyeceğim ama yok en iyisi "her şerde vardır bir hayır" diyeyim :) Aydınlanma böyle bir şey olsa gerek değil mi?
Bir de bu yazıyı okuyan sevgili Serra bir gün bize Buse ile gelip çalışma odası tüyoları mı verse ki:)
*Hasta oldum diye kapıma çorba getiremeyip bana kırmızı balonlar gönderen can arkadaşımı da öperim :)
Devamını oku »

1 Ekim 2015 Perşembe

Ayın Dilekleri: Ekim

Eylül ayının yazısını okudum şimdi. Eh fena sayılmam. Ortada bir iyi niyet var en azından. Belki gidiş yoluma da puan verilir :) (Of matematik ya, burada da karşıma çıktı :P )
-Roald Dahl Okuma Şenliğini tamamlamış olmanın haklı grurunu yaşıyorum aslında. Mesele "tüm kitapları okumuş olmak" değil, RD'nin hayal dünyasına dalabilmiş olmaktı. Çok keyif aldım bu süreçten. Biyografilerini okumasam bir hayli eksik kalırmış RD hayatım. Kitaplarıyla ilgili detaylı bir yazı hazırladığımı da belirteyim :)
- Sağlıklı yaşam için kendimce limonu arttıracaktım, onu da başardım denilebilir. Önemli olan devamlılığı tabi.
- Yemek ve tatlı tariflerinin yakınından bile geçemedim, dolaba fasülye koydum ama sayılır mı :)
- Yürüyüşü tek bir gün bile yapamadım :( Bu konuda kendimi kötü hissediyorum. İş çıkışı ya da hafta sonu değil yürüyüş yapmaya bazen aynaya bakmaya vaktim kalmıyor. Öğle aralarının da çoğunda kitap okuyorum ya da blogda yazı yazıyorum. Bu konuda biraz tembellik yaptım, kabul :(
- Geçen ay aldığım Atlas dergisini hala okuyamadığım için bu ay Dünyalı hariç dergi almasam mı acaba diye düşündüm. Aklımda Milliyet Sanat var, konularını seversem onu alabilirim.
- "çocuk kitabı harici bir kitap" kategorisinde sanırım sadece "Canım Aliye Ruhum Filiz" kitabını okudum.
Veee gelelim Ekim ayına:
-Eylül, yazın bitmeye başladığını kulağımıza fısıldarken Ekim, bu fısıldamayı melodilere döker. En çok da yaprakların hışırtısı güzeldir. Ara ara yağan yağmurlar, fırsat varsa yapılabilen kahveler ve sanal da olsa görüşülen dostlar bu ay daha bir kıymetlidir sanki. Kasım bu açıdan çok arada kalıyor. ("kış geldi diyeceğim ama diyemiyorum" diyor gibi)


1) Kitaplar: Ekim ayı için aklımda sadece bolca kitap okumak olduğunu gördüm. 2015'te ve daha öncesinde okuduğum çocuk kitaplarını toparlamaya çalışıyorum, Roald Dahl kitapları hakkında detaylı bir yazı üzerinde çalışıyorum, 2016'da okumak istediklerime şöyle bir göz atıyorum, bir de RD ile başlayan "yazar okuması" işine el atıyorum. Keşke gün boyu kitap okusam ve kitaplarla ilgili bir şeyler yazsam, çizsem diyorum. Sahi çizim işine çok ara verdim. Bunda biraz koşturmacalı vakitlerin de payı var. Saat 22den sonra cidden uykum geliyor ve ben okumaya zor vakit ayırabiliyorum, çizim şimdilik hayal :(
2) Blog: Blogda yapmak isteyip yapamadığım şeyler için çaba sarf edip blogu "istediğim kıvama" getirmeyi planlıyorum. Böylece yazılarımı kaybetmeyeceğim :) Bu ara "ne yapıyorsun?" diye soranlara "kitap okuyup blog yazıyorum" diyorum, söylemesi bile keyifli değil mi?
3) Fotoğraf : Bu yazıdan ve gelen yorumlardan sonra aldım gazı ve ilk hedef olarak fotoğraf makinemi bulacağım. Ve sonra da "D90 köşesi" yapacağım blogda şayet makinemi bulabilirsem tabii, ilk şart o)
4) Kendin için bir şey yap: Elma yemek, kahve içmek, dergi karıştırmak adı ne olursa olsun gün içerisinde en azından bir şeyi "kendim için" yapmak istiyorum. Kahveyi kendim için içiyorum elbette ama o an'da olmadan içip geçiyorum. Karabalık bu işi çok güzel yapar, hayranım kendisine. İŞler yığılıdır ama kendisine bir kahve yapar, onu keyifle içer ve işlere devam eder. Ben ne yaparım? İş yaparken kahve içerim. Bak şimdi! E ne anlamı kaldı ki o kahvenin?
5) Uyku: Bu konuyu keşke Elif ile konuşabilseydik. Ona şöyle derdim sanırım: "Canım kızım, geceleri oyun oynamak varken neden seni uyumaya zorladığımızı merak ediyor olabilirsin. İnan ben de senin neden geceleri sıklıkla(bazen saat başı) uyandığını ve bazen sadece ağlayarak/tepinerek kendini ifade edip geri uyuyamadığını merak ediyorum." Bu kadar uzun bir cümleye gerek yok aslında. Şu da yeterli "bu uyku işini nasıl çözebiliriz yavrucağım, cancağızım?" Neden kısmını geçtim artık. Allah'a çok şükür sağlıklısın, bizim tatlı kızımızsın... Lakin bu uyku işini lütfen bir çözelim :) (Elif'in dün uyuduğu saat -gerçek anlamda- sabah 5 suları, uyandığı saat de 7.20. Bilin bakalım biz kaç saat uyumuşuz :)

Ekim ayından da umutluyum. Umutlu olmak istiyorum. Mezun olduğum okulun tam karşısında az önce bir trafik kazası olmuş, canım çok sıkıldı. Hala ve ısrarla umuda inanmak istiyorum. Yoksa bu ülke gündeminde nefes almak bile güç...



Devamını oku »

2 Eylül 2015 Çarşamba

Ayın Dilekleri: Eylül

Her sene yılbaşında yaptığım  dilekleri ara ara yani canım istediğinde, aylık olarak yapmaya karar verdim. Kendime çok da yüklenmeden, uzuuuun listeler yapmadan, sakince bu değişimi izlemek istiyorum. Bu ay ilk olacağı için tabii ayrı heyecanlıyım. Fark ettim de ben bu ara durup durup kendime iş çıkarıyorum ya da buna "iş" demeyelim de "icat" diyelim, daha yumuşak bir ifade olsun. Neticede amacım sadece günümü keyiflendirmek :)
- Bu ay Roald DAHL'ın doğum günü (13 Eylül) O yüzden de "Roald Dahl Okuma Şenliği" başlattım kendi kendime. Okumadığım Dahl kitaplarını da okuyayım ve kendisini bol kıkırdayarak anmış olayım diye. Bu etkinlikten keyif alırsam belki başka yazarlar için de okuma şenliği yapabilirim. (dur bir hele, önce önündekini tamamla değil mi, heyecanlanma çok :) Okuduklarımı, okuyacaklarımı başka bir yazıda yazayım ama bu yazarla daha önce tanışmamış olanlara tavsiyem Matilda ve KSD (Koca Sevimli Dev) ile mutlaka tanışın.

- Biraz daha sağlıklı besleneyim istiyorum. Önüme gerçekçi hedefler koyduğumda karşıma limon çıktı. Bildiğimiz sarı, sulu meyve. Sabahları içtiğim suya sıkıyordum, gün içerisinde de bunu yapabilirim sanırım. Hatta çay-kahveden bunaldım, bugün termos-sıcak su-bitki çayı ile takıldım, bayağı mutlu oldum :)
- Her ay sadece Dünyalı dergi alıyordum, iki ayda bir de Araştırmacı Çocuk. Son aylarda ise hayatıma Evim dergisi girmişti, tamamen kafa boşaltma amaçlı. (ne kadar çok reklam alıyorlarmış, okudukça hayret ettim.) Her ay için sevdiğim konuya göre 1 belki 2 dergi daha almaya karar verdim. Madem dergi okumayı seviyorum :) (Öğle araları bazen yakınımdaki kütüphaneye gidiyor ve orada dergi okuyorum, bu da güzel :) * Bu ay Atlas aldım, henüz sadece sayfalarını karıştırdım ama o bile güzel.
- Yemek konusunda kendimi geliştirmem gerektiğinin uzun zamandır farkındayım ama hep erteliyorum. Bu işe bir dur diyecek ve kendimi her ay için 1 yemek/1 tatlı tarifiyle ilerletmiş olacağım. (temenni) Pratik yemeklerin, ismi ve kendisi anlaşılabilir malzemelerin, tek bir tencerede pişen yemeklerin tariflerinin olduğu siteleri bilen yazsın olur mu? Hatta daha da iyisi, yorumlara kendi tariflerinden yazsın. Ne iyi olur, çok sevinirim.
- Kendime ulaşamayacağım hedefler koymak istemiyorum. "Her gün" değil de "haftada 1 gün yarım saat" yürüyüş yapmak  istiyorum.  Ne dersin 3 yavrulu kıvırcık kuzen (Çağla, kahve, lokum) yapabilir miyim?
- Her ay için 1 adet "çocuk edebiyatı harici" bir kitap okumak istiyorum. Aslında gönlümden "her güne 1 kitap" geçiyor ne yalan söyleyeyim, hatta dün iş çıkışı Kentpark Arkadaş kitabevinde "günün mutluluk sebebi" olacak iki arkadaş ile kitap sohbeti yaparken daha da iyi anladım. Hayalimdeki çocuk kütüphanesine bir oda da yetişkin edebiyatı koymalı, sohbet için de ortam yaratmalıyım.
- Günün mutluluk sebeplerine, mektuplarıma, kartlarıma, sohbetlere, öğle arası kkk (küçük kıvırcık kuzen) ile buluşmaya da tabii ki devam :)
Geçen gün düşündüm yalan bir dünya mı yaratmaya çalışıyorum diye. Sorguladım kendimi. Mutsuzum da kendimce onu mu kapatmaya çalışıyorum acaba diye. Sanırım bu son dönemdeki "bardağın dolu tarafını görme(ye çalışma)" ve "kendine icat uydurma" hallerim tamamen hayatı biraz daha dolu yaşama arzusundan geliyor. Yani hayat ben hiçbir şey yapmasam da geçiyor, ki çok şükür kendi kahve çekirdeği ailemizde buna da hep çok şükrediyorum, ama bir şeyler yapınca (sohbet, röportaj, etkinlik, blog, mektup, kitap, hedef) daha da güzel oluyor ve rutinin dışına çıkmak bana hayallerime daha da yakın olduğum hissi uyandırıyor.
O yüzden de kendime çok yüklenmeden sarı sulu limonumla bu yazıyı noktalıyorum. Roald Dahl etkinliğine katılmak isteyen olursa instagramda #roalddahlokumasenligi etiketini kullanabilir.
* Bu ay Roald Dahl'a başka bir etkinlikle daha doyacağız aslında ama o sürpriz tabii ki :)
**4 Eylül annemin ve sevdiğim bir arkadaşımın oğlunun doğum günü, şimdiden onları da kutlamış olayım :)
Devamını oku »